29 Nisan 2007 Pazar

kolonaki

turuncu çelikler. bütünleştiler. çıktılar yukarıya. yana doğru yayıldılar."-içine girsek mi binanın?-bekçiye şarap verelim." zahmet ettirmediler. tüm ayrıntılarıyla görüldü iç yüzü. kayıda alamadık-belki de istemedik. karşı taraftan iki parmak arasına alıp, göz kısıp bakacağımız bir duvar var orda. koruma. kentsel yüz. korkmasana ya da göz boyama. başlanan iş bitmeli. yıkmaman, yüzsüzlük. belki de yanlışım. kolonaki de yürüdük boydan boya. toynak olduk. nöbet değiştiren askerlerin nalları yoktu bizde. selaniğin balkonları da yoktu. frappe içicez artık proje gecelerinde.



*tribün güzel yer. bizi taraftar değil seyirci olarak gördüler. takıma kazandıracağımız ekonomik değer önemliymiş. öldürdüler bizi. "atina için" olanlar daha ölmemiş. selam olsun.

26 Nisan 2007 Perşembe

bahar

la leggenda del pianista sull' oceano:

"... tim roth, gemide miço tadında takılan bir oğlandır. acılarla yoğrulmuş yüreğindeki dizginlenemez hisleri bütün naifliğiyle piyanoya dökerek rahatlamaktadır patates soyduktan sonra. ancak geminin kralı siyahi caz piyanisti (bill nunn) bu duruma gıcık kapar, kıskançlıktan geceleri gözüne uyku girmez olur ve sonunda miçoyu piyano düellosuna davet eder. kral, düelloda aklınca sigara marifetiyle ve kendini kasaraktan şovunu yaptıktan sonra miço çıldırır ve en hafif deyişle zenciye ağzının payını verir..."

yaklaşık 10 dk süren gösterimden çıkarılacak dersler:

  • piyano telinde sigara yakılabilir
  • tarihte her dönem ayrı güzel
  • bazıları iyidir ama bazıları daha iyidir
  • yetenek "in" - eğitim "out"
  • bahar gelmiştir

18 Nisan 2007 Çarşamba

yeni fotoğraflar

picasa'ya 5 nisan jüri ve tütün deposu fotoğrafları eklenmiştir. cümlemize hayırlı olsun.

12 Nisan 2007 Perşembe

ilgilenenlere öneri

mimarlığın hayatın her anıyla ilişkili olmasını bahane göstererek proje blogunu kişisel kusma mekanına dönüştürmeme talebi. projenin kendisinden doğan ayrı bir içerik yoksa projeyle yapay bağlar içerisinde "proje +" başlığı altında yazılmaması, yazılacaksa yeni bir başlık bulunması ve saire...

11 Nisan 2007 Çarşamba

göz

ister istemez dahil olduğumuz oyun tektir.

mühim olan oyunun hangi kurallara göre oynanacağıdır. insan kadın, erkek, yamyam, vejeteryan, liberal, anarşist, kökten dinci, türk, budist,zenci, hümanist, deli, açgözlü, anne, müslüman, baba, patron, iskoç, öğrenci, doktor, mimar, sevgili, akıllı, kinci veya dönerci olabilir. çoğu zaman birden fazla kimlik bir kişide toparlanır. her kimlik kendi kurallarını da beraberinde getirdiğinden bazı kuralları elemek ya da ortak noktalarını bularak sentezlemek ya da hepsini görmezden gelmek gerekebilir. her kimlik farklı ideallerle geldiği sürece ideal olanı aramak ne kadar anlamlı olabilir ki..sonsuz noktadan bir tanesiyiz. sonsuz noktadan karşımıza gelenlerle etkileşiyoruz. sonsuz katmanlardan farkettiklerimiz arasında savruluyoruz. evet bizler birer tasarıysak ve hayatımızdan ne kadar memnun ve onda ne kadar söz sahibiysek yaptığımız tasarımlarda da o kadar söz sahibiyiz.bilmiyorum ne düşündüm ama bakın ne demiş şair:

"hani..bne buradaki dokuy hani... hani uyumlu ...hani altyapı olarak ...hani kültürel donatı .eee hani ee hani süperpoze etmez insnların hayatına katkı hani. doku..doku..doku.. hani"

kısacası ben bunu bir kere gördüm diyorsanız peşinden gidin. bakın..belki de hepimiz sevinebiliriz...

ne olacak bütün bunlar?

farklı yönlerde çalışan beyinlerimiz var. sevdiklerimiz, sevmediklerimiz var. belli yargılarla takındığımız tavırlar var. bir sürü, bir sürü noktalar var. bir de çizgiler var. noktaları birleştiriyorlar. tasarım sürecine dair oluyorlar. biz de o çizgilerin üstünde cambazlık yapıyor gibiyiz.
-------
adrenalinden kalbinizin küt küt atmasını istiyorsanız,
gece 10 dan sora sarı dolmuşa binin!


8 Nisan 2007 Pazar

zemin


uzandım yere. 22 senem bitecek güz'de. uzandığım yer benden 2 yaş daha büyük. doğduğumdan beri burdayım. ne kadar yüksek dedi sabah gelen arkadaşlar. ben hatırlamadığım zamanlardan beri bu yerdeyim. 8.kat ama zemini de katarsak, 27 metre. yükseklik korkusu da olur ama yükseklere bakmak daha çok korku yaratabiliyor bende. asterix zamanlarından kalma tek korkunun göklerin başıma yıkılması değil, durduğum yerin yıkılması korkusu daha çok. bu 8. kat yukarlardaki en güvenli yerim. 27. metrede yazıyorum bu yazıyı, izliyorum, okuyorum, yiyorum, uyuyorum, dinliyorum.

hayattan koparıyor mu beni 27 metre?

ürperdim, yere uzanıcam...

7 Nisan 2007 Cumartesi

neden-çünkü

"What we need to question is bricks, concrete, glass, our
table manners, our utensils, our tools, the way we spend
our time, our rhythms. To question that which seems to
have ceased forever to astonish us. We live, true, we
breathe, true; we walk, we open doors, we go down
staircases, we sit at a table in order to eat, we lie down
on a bed in order to sleep. How? Where? When? Why?”

georges perec

5 Nisan 2007 Perşembe

ilyas et ve tavuk pazarı




herhalde kimse tavuğun kafasını yeme niyetinde değildir ama, bacaklar bile daha kalın çizilerek boş bırakılmış, bu kadar kafasız mı görüyoruz tavukları? peki küçücük hayvandan deryalar gibi bölgeler, hepsinden ayrı lezzetler yaratmışız, mutfak kültürü insanlığın en önemli kültürüdür mü acep. bir diğer yanda, et yiyorum, hatta zaman zaman anti-vejetaryan manifesto da yayınlarım, yumurta yemek ama düşününce et yemekten daha vahşi birşey. yumurta bir de daha sevimli gösterilmez mi? o zaman yaşasın kemiksiz pirzola! manasızlığın da bir sınırı var. kes.

bir jüri daha atlattık.

3 Nisan 2007 Salı

gçmş kndlnz mbrk lsn

bakınız tam yazacağım sırada elimdeki kandil simidi parçalara ayrıldı:

[...neden ? stresliyim
neden ? jüri var
neden ? projemiz ehil kişiler tarafından yorumlansın, önümüzde yeni pencereler açılsın, buralardan esen rüzgarlar cereyan yapsın, hasta olalım, hasta olunca ne yapmamamız gerektiğini görelim, titreyerek kendimize gelelim diye
neden? proje devam etmeli
neden? az zamanda çok işler başarmalıyız
neden? türk'ün türk'ten başka dostu yoktur
neden? öyle diyorlar
neden? öyle duymuşlar
neden? öyle işte
neden? neden olmasın?
neden? kızdım şimdi
neden? elimdeki kandil simidi parçalara ayrıldı
neden ? stresliyim
neden ? jüri var
neden ? projemiz ehil kişiler tarafından yorumlansın, önümüzde yeni pencereler açılsın, buralardan esen rüzgarlar cereyan yapsın, hasta olalım, hasta olunca ne yapmamamız gerektiğini görelim, titreyerek kendimize gelelim diye
neden? proje devam etmeli
neden? az zamanda çok işler başarmalıyız
neden? türk'ün türk'ten başka dostu yoktur
neden? öyle diyorlar
neden? öyle duymuşlar
neden? öyle işte
neden? neden olmasın?
neden? kızdım şimdi
neden? elimdeki kandil simidi parçalara ayrıldı
... ]

neyse ki kendimi toparlayıp kırık parçaları toparladım ve mideye indirdim.

estetik!

masa, tabure, maket, defter, eskiz, kalem, uç, uhu, falçata, mukavva, cetvel, silgi, makas, balsa, laptop, mouse, tık, ekran, inç, çift çekirdek, güneş, teras, fotoğraf makinası, a3, kapı, cam, pencere, pafta, parapet, çay, kahve, bonibon, kek, asansör, fresco, merdiven, tuvalet, trafik, akbil, aylık, şinitzel, vapur, boğaz, teleferik, cheetos...

proje kafada durduğu gibi durmaz!